Risk ve riskin yönetimi, bütün organizasyonların stratejik yönetim mekanizmalarının merkezinde konumlanmaktadır. İleriye dönük belirsiz olaylar/durumlar ve bütün olası sonuçları organizasyonun çevre, finans, itibar, strateji, gibi önemli karakteristik faktörleri üzerinde etkili olabilmektedir. Günümüzde birçok işletme, kendilerini ziyadesiyle endişelendiren riskin ne olduğu konusunda genellikle “itibar”a odaklanmaktadır. Küresel ve keskin rekabet koşullarının ağırlıklı olarak yaşanmakta olduğu bir dünyada tüm işletmeler için itibar, başarıyla kontrol edilmesi gereken bir konudur. Bu bağlamda halkla ilişkiler pratiği içerisinde risk yönetimi önemli bir yere sahiptir. Risk yönetimi, tüm olası riskler, sorunlar veya felaketler hakkında henüz gerçekleşmeden sistematik olarak düşünmeye dayanan geniş çaplı bir süreci işaret etmektedir. Aynı zamanda risk yönetimi organizasyonun riske yönelik tutumunu belirlemek ve kontrol altında tutmak üzere geliştirilmiş taktikler dizisidir. Risk(ler)in nedenlerinin tanımlanması ve tüm risklerin iyileştirilmesi temelde yönetsel faaliyetlerle ilişkilidir. Risk yönetiminde, riskin konusu, boyutu ve özellikleri değişmekle birlikte riski ortadan kaldıracak veya etkilerini en aza indirgeyecek ya da etkileriyle başa çıkılmasını sağlayacak prosedürlerin geliştirilmesi önem taşımaktadır. Her koşulda risk yönetimi, riski tanımlamak için süreç planlanması ile riskin kontrolü ve riskle başa çıkabilmek için strateji geliştirmeyi gerekli kılmaktadır. İçinde bulunduğumuz yüzyılda işletmeler sürekli değişim, artan rekabet, ekonomik dalgalanmalar, yasal zorunluluklar, gelişen teknoloji, küreselleşme gibi faktörlerin yarattığı belirsizlikler ile mücadele etmek için etkin çözümlere ihtiyaç duymaktadır. Bu çerçevede halkla ilişkiler faaliyetinin risk yönetimine yönelik eylemselliği anlam kazanmakta ve yaşanan sorunlara yönelik etkin çözüm yollarından biri de kurumsal risk yönetiminin organizasyonun süreçlerine dahil edilmesi şeklinde uygulamaya dönüşmektedir. Özellikle gelişen teknoloji ve yeni medyanın gündelik pratikler dahil olmak üzere tüm işleyişlerde yaygınlık kazanması risk yönetimi stratejilerini halkla ilişkilerin gündemine taşımıştır. Yeni medya veya yaygın kullanımıyla sosyal medya, işletmeler açısından halihazırda iletişim çevresi için bir risktir. Kelebek etkisi teorisi çerçevesinde değerlendirildiğinde herhangi bir yerde meydana gelen bir olay tüm dünyayı etkilemektedir. Sosyal medya her türlü enformasyonu hızla ve etkileşimli olarak taşımaktadır. Böylesine riskli çevre için, yine sosyal medya kullanılarak risk yönetimi stratejilerinin geliştirilmesi ve uygulanması gerekmektedir.  Özlüce ifade etmek gerektiğinde, risk yönetimi günümüzün temel yönetsel süreçleri içerisinde yerini almış olup; stratejik iletişim ve iş yönetimi olarak risk yönetimi halkla ilişkiler uygulamaları içerinde önem kazanmıştır. Kurumsal risk yönetim sürecinin temelinde risklerin tanımlanması ve denetim riski yatmaktadır. Tespit edilen mevcut veya olası riskler alan uzmanlarınca değerlendirildikten sonra risklerin yönetilmesi gerekir. Bu çerçevede Türkiye örneğinde risk yönetimi anlayışı ve uygulamaları halkla ilişkiler eylemselliği çerçevesinde tartışılacaktır.